Refik Halit Karay'ın Hayatı
A. Aile Çevresi
Babası, Mehmed Halit Bey, o senelerde maliye başveznedarıdır. Babası, Abdülmecid devrinden önce İstanbul'a gelmiş bir ailenin çocuğudur. Refik Halit, babasının Mevlevi olduğunu Deli adlı kitabına aldığı Birinci Dünya Harbi yılları Ankara'sından bahseden yazısında belirtir. Refik Halit'in dayısı İhsan Bey, ''tahsil ve terbiye meraklısı bir zattır, edebi eserler okumak ve okutmaktan zevk alır.'' Refik Halit, İhsan beyden de yararlanmıştır.
Yazarın çocukluk ve gençlik yılları yazları Erenköy, kışları ise Şehzadebaşı semtlerinde geçmektedir.
Nefise Ruhsar Hanım, ağabeyi, dayısı, amcası onun yetiştiği ile çevresinin değerini, Refik Halit üzerindeki bıraktığı izlenimleri ve yetiştirilme tarzı onun geleceğin yazarı olarak büyümesinde zemin hazırlar. Aristokrat bir çevrede yetişmiş, dil zevkini ve kullanımını bu çevreden almıştır.
B. Öğrenim Hayatı
Refik Halit, okumaya evde başlamış ilk öğretmeni dayısı İhsan Bey olmuştur. Sonra kışları Veznecilerde ''Şemsülmaarif Mektebi''ne, yazları da Göztepe'deki ''Taş Mektep''e devam etmiştir.
Ne yazık ki Refik Halit, hiçbir okula zevk ve istekle devam etmemiştir. Yazarımız, yaramazlık etmek için değil, kırlarda dolaşmak, mevsimlerin getirdiği güzellikleri gözlemlemek ve hissetmek için okuldan kaçtığını yazar. (Ago Paşanın Hatıratı)
On iki yaşındayken Galatasaray Lisesi'nin yatılı kısmına verilir. Fakat on sekiz yaşındayken bir kızgınlık neticesiyle Galatasaray Lisesi'ni terk eder.
Lise öğrenimi boyunca hep edebiyata ilgi duymuştur. Yakındığı konu ise edebiyat derslerinin programlarının yetersiz oluşu ve bu dersleri okutan öğretmenlerinin yeteri edebi zevke sahip olmayışıdır.
Galatasaray Lisesi'nden ayrıldıktan sonra hukuk mektebine girmeye hak kazanır fakat tıbbıyeye gitmediğine üzülmüştür. Çünkü hukuk derslerinden de pek haz almamıştır. Hukuka devam ederken Maliye Nezareti Devair-i Merkeziye (Maliye Bakanlığında memur) kalemine katip olarak işe başlar. Bir süre stajyerdir daha sonraları aylık 200 kuruş maaşa bağlanır.
C. Gazeteciliğe Başlaması
Hukuk mektebinin ikinci sınıfındayken İkinci Meşrutiyet ilan edilmiştir. İlandan hemen sonra yazarımız hukuk mektebini bırakır ve gazeteciliğe başlar.
Gazeteciliğe Servet-i Fünun dergisinde başlar. Bu yıllarda adı geçen dergide imzalı tek yazısı ''Ayşe'nin Talii'' adlı hikayedir. Faik Sabri'nin çıkardığı Muhit dergisinde 1909 yılında yayımlanmıştır.
Bu dergide para almadan tercüman olarak çalışmış, tecrübe edinmiştir. Sonra Tercüman-ı Hakikat gazetesine aylık 40 kuruşla tercüman ve yazar olarak girmiştir. Bu gazetede henüz 21 yaşındayken makale ve başmakaleleri yayımlanmıştır.
Tercüman-ı Hakikat ona cesaret vermiştir. Babasından 200 altın alır ve Son Havadis adlı bir akşam gazetesi çıkarmaya başlar. On beş yazı çıkan gazete ne yazık ki, iyi idare edilemediği için zarara uğrar ve kapatılır.
Refik Halit'in basım hayatında tanınmasını ise onun mizahı sağlamıştır.
Ç. Fecr-i Ati Edebi Topluluğu ve Refik Halit
Edebiyat vesilesiyle gençlere yol gösterecek ve onları belirli bir fikir, duyuş tarzı etrafında birleştirecek bir edebi topluluk henüz cereyan etmemişti. Bir edebi topluluk meydana getirmek isterler. İlk toplantılarını Faik Ali başkanlığında gerçekleştirirler. Önce Sina-yı Emel adını vermek isteseler de itirazlar üzerinde Fecr-i Ati adında karar vermişlerdir.
Sanat anlayışlarını, ''Sanat şahsi ve muhteremdir.'' cümlesiyle ifade ederler.
13 Şubat 1325 tarihli ve 977 numaralı Servet-i Fünun dergisinde Fecr-i Ati Encümen-i Edebisi Beyannamesi yayımlanır. Ancak bu başlangıç devam etmez, çünkü yeterli kültürde değildirler. Bu genç topluluk çeşitli saldırılara da hedef olur. Kısa ömürlü olmasının sebeplerinden biri de eski yeni münakaşasıdır.
Edebiyat-ı Cedide'den ayrı ve yeni bir mektep oluşturmak isteseler de pek başarılı olamamışlardır.
Refik Halit, bu mecmuada yer alan gençlerin durumunu, Yeni Mecmua'da yayımladığı ''Son On Senelik Edebiyata Dair'' adlı yazısında anlatmıştır.
Topluluğun ilk toplantısında Yakup Kadri ile tanışır. Dost olur. Bu iki yazarımızın yazıları Fecr-i Ati topluluğunda çeşitli tartışmalara sebep olmuştur. Fakat her ikisi de bundan etkilenmemiştir. Münakaşalar sonrası Refik Halit ve Yakup Kadri, bu topluluktan ayrılırlar.
Refik Halit, topluluktan ayrıldıktan sonra, mizah yazarı olarak ünlenmiştir. Israrlar üzerine topluluğa geri döner.
Her iki yazarın da ayrı bir tavra sahip olmaları onları gözler önüne serer. Ayrıca, Türkçeyi kullanmadaki başarıları ve edebi sahadaki gelişme yönleri, ana çizgileriyle de olsa, belli olmuştur.
D. Beslendiği Kültür Kaynakları
Refik Halit gazeteciliğe başladığı dönemde Fransız edebiyatı ve kültürüyle beslenmiştir.
Bu dönem edebiyatında Edebiyat-ı Cedide zevk ve anlayışı hakim olduğundan Refik Halit de bu edebi topluluğun etkisi altında kalmıştır.
Yirmi beş yaşında Avrupa'ya gidişiyle Fransa'yı ve özellikle Paris'i çeşitli yönleriyle tanımıştır. Fransız edebiyatından birçok eser okumuştur.
Nefise Ruhsar Hanım'ın (annesi) Osmanlı hayatı hakkında anlattıkları yazı servetini zenginleştirmiştir.
Refik Halit'in vazgeçemediği konulardan biri de geniş aileden çekirdek aileye geçişte yaşanan sosyal değişiklik olmuştur.
E. Siyasi Mizah Yazarı ve İlk Sürgün
Kalem dergisinde siyasi karakterli mizahi yazılarıyla tanınmıştır. Kirpi takma adıyla yazmış olduğu yazıları ilk önce Kalem dergisinde daha sonra Cem dergisinde yayımlar. Cem dergisinde yayımlanan devrin düzensiz politikacılarının eksik ve kaba yönlerini aksettiren mizahi yazıları ''Kirpinin Dedikleri'' adlı kitapta bir araya getirilmiştir.
Yazıları ile İttihat ve Terakki'yi tedirgin eden Refik Halit'e 21 Kasım 1911'de kurulan Hürriyet ve İtilaf fırkası mensupları yakınlık duymuştur. İttihat ve Terakki'nin mizaha malzeme olacak özellikleri dile getirilmiştir.
İttihat ve Terakki fırkası, bir darbe ile iktidara gelince, Cemal Paşa tarafından yazılan sürgünler listesine adı yazılır. Refik Halit ile birlikte pek çok insan aynı kaderi paylaşır. Refik Halit, Sinop'a sürülür. Af ister fakat oradan da Çorum'a sürülür. ''Memleket Hikayeleri'' yazarı Çorum'dan Ankara'ya naklini ister. Ankara valisi Reşat Bey buna izin verir. Refik Halit, Ankara'da üç ay kalır. Orada bulunduğu yıllarda çıkan büyük yangın ile Bilecik'e gönderilir. Bilecik'ten İstanbul'a geçer fakat muhafaza altındadır.
İstanbul'da ise Ziya Paşa ile tanıştırılır. Ziya Gökalp onu İttihat ve Terakki fırkasının özellikle de Talat Paşa'nın hıncından korur. Refik Halit, Ziya Gökalp'in delaletiyle hapisten çıkartılır. İlk sürgün dönüşü birinci tehlikeyi böylece atlatan yazar, Yeni Mecmua'da ''Hafta Muhasebesi'' genel başlığı altında ''Harp Zengini'' başlıklı bir yazı yazar. Bu yazı sözü edilen zatı kasteder. Yine sürgün emri verilir. Gökalp'in ricasıyla kurtulur.
Refik Halit, ''sürgün'' sıfatından bir süre kurtulamaz. Bu sebeple resmi görev alamaz. Nihayet Robert Kolejde Türkçe öğretmeni olarak görev alır.
F. İkinci Sürgün
Refik Halit'in ''Yüzellikler Listesi''ne dahil edilip yurt dışına sürülmesi ''Anadolu Hareket-i Milliyesi'' karşısında yer alması sebebiyledir.
9 Kasın 1922'de Türkiye'den ayrılır. Suriye'ye sürülür. Orada ''Vahdet'' adını verdiği bir gazete çıkarıp maddi olarak kendini rahatlatır. Burada yayımladığı yazıları ''Bir İçim Su'' adlı kitapta toplar. ''Deli'' adlı piyesi de bu gazetede yayımlanır.
Türkiye lehinde yazılar yayımlar. Gizli toplantılar yapar. Bölgenin Türk olduğunu, Türkiye'ye bağlanması gerektiği hususunda faaliyetlerde bulunur.
Bu yazılar Atatürk başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'ni idare edenlerin hoşuna gider. Affedilme taraftarlarıdır. 17 Temmuz 1938'de Af Kanunu yürürlüğe girince Refik Halit'in Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına dönüşü sağlanır.
G. Refik Halit'in Ölümü
Yurt dışında bulunduğu yıllarda, Türk basınını ölüm haberi çevresinde yaptığı şakalar ile hareketlendiren Refik Halit, oğlu Ender Karay'ın anlattığına göre, 1965 yılında ölümle neticelenecek ameliyattan bir gün önce boğaza gidip Ender Beyle eğlenir. İçkili bir lokantada yemek yer ve ölçüsü miktarında da içer. İkinci gün elini kolunu sallayarak hastaneye gider. 18 Temmuz 1965'de ameliyat sonucu ölür.
H. Eserleri
a. Fıkra (Kronik)
Bir İçim Su
Bir Avuç Saçma
İlk Adım
Makyajlı Kadın
Tanrıya Şikayet
Üç Nesil - Üç Hayat
b. Tiyatro
Tiryaki Hasan Paşa ve Kanije Müdafaası
Deli
c. Hatıra
Minelbab İlelmihrab
Bir Ömür Boyunca
ç. Mizah
d. Hikaye
Memleket Hikayeleri
Gurbet Hikayeleri
e. Roman
İstanbul'un İç Yüzü(1918)
Yedizin Kızı (1939)
Çete (1939)
Sürgün (1941)
Anahtar (1947)
Bu Bizim Hayatımız (1950)
Türk Prensesi Nilgün, Mapa Melikesi Nilgün (üç cilt, 1950-1952)
Yer Altında Dünya Var (1953)
Dişi Örümcek (1953)
Bugünün Saraylısı (1954)
Yılın Sevgilisi (1955)
İki Cisimli Kadın (1955)
Kadınlar Tekkesi (1956)
Karlı Dağdaki Ateş (1956)
Dört Yapraklı Yonca (1957)
Sonuncu Kadeh (1965)
Ölümünden sonra yayımlanan romanları
Yüzen Bahçe Ekmek Elden Su Gölden
Ayrıca Ayın On Dördü
Yerini Seven Fidan
Bu dönem edebiyatında Edebiyat-ı Cedide zevk ve anlayışı hakim olduğundan Refik Halit de bu edebi topluluğun etkisi altında kalmıştır.
Yirmi beş yaşında Avrupa'ya gidişiyle Fransa'yı ve özellikle Paris'i çeşitli yönleriyle tanımıştır. Fransız edebiyatından birçok eser okumuştur.
Nefise Ruhsar Hanım'ın (annesi) Osmanlı hayatı hakkında anlattıkları yazı servetini zenginleştirmiştir.
Refik Halit'in vazgeçemediği konulardan biri de geniş aileden çekirdek aileye geçişte yaşanan sosyal değişiklik olmuştur.
E. Siyasi Mizah Yazarı ve İlk Sürgün
Kalem dergisinde siyasi karakterli mizahi yazılarıyla tanınmıştır. Kirpi takma adıyla yazmış olduğu yazıları ilk önce Kalem dergisinde daha sonra Cem dergisinde yayımlar. Cem dergisinde yayımlanan devrin düzensiz politikacılarının eksik ve kaba yönlerini aksettiren mizahi yazıları ''Kirpinin Dedikleri'' adlı kitapta bir araya getirilmiştir.
Yazıları ile İttihat ve Terakki'yi tedirgin eden Refik Halit'e 21 Kasım 1911'de kurulan Hürriyet ve İtilaf fırkası mensupları yakınlık duymuştur. İttihat ve Terakki'nin mizaha malzeme olacak özellikleri dile getirilmiştir.
İttihat ve Terakki fırkası, bir darbe ile iktidara gelince, Cemal Paşa tarafından yazılan sürgünler listesine adı yazılır. Refik Halit ile birlikte pek çok insan aynı kaderi paylaşır. Refik Halit, Sinop'a sürülür. Af ister fakat oradan da Çorum'a sürülür. ''Memleket Hikayeleri'' yazarı Çorum'dan Ankara'ya naklini ister. Ankara valisi Reşat Bey buna izin verir. Refik Halit, Ankara'da üç ay kalır. Orada bulunduğu yıllarda çıkan büyük yangın ile Bilecik'e gönderilir. Bilecik'ten İstanbul'a geçer fakat muhafaza altındadır.
İstanbul'da ise Ziya Paşa ile tanıştırılır. Ziya Gökalp onu İttihat ve Terakki fırkasının özellikle de Talat Paşa'nın hıncından korur. Refik Halit, Ziya Gökalp'in delaletiyle hapisten çıkartılır. İlk sürgün dönüşü birinci tehlikeyi böylece atlatan yazar, Yeni Mecmua'da ''Hafta Muhasebesi'' genel başlığı altında ''Harp Zengini'' başlıklı bir yazı yazar. Bu yazı sözü edilen zatı kasteder. Yine sürgün emri verilir. Gökalp'in ricasıyla kurtulur.
Refik Halit, ''sürgün'' sıfatından bir süre kurtulamaz. Bu sebeple resmi görev alamaz. Nihayet Robert Kolejde Türkçe öğretmeni olarak görev alır.
F. İkinci Sürgün
Refik Halit'in ''Yüzellikler Listesi''ne dahil edilip yurt dışına sürülmesi ''Anadolu Hareket-i Milliyesi'' karşısında yer alması sebebiyledir.
9 Kasın 1922'de Türkiye'den ayrılır. Suriye'ye sürülür. Orada ''Vahdet'' adını verdiği bir gazete çıkarıp maddi olarak kendini rahatlatır. Burada yayımladığı yazıları ''Bir İçim Su'' adlı kitapta toplar. ''Deli'' adlı piyesi de bu gazetede yayımlanır.
Türkiye lehinde yazılar yayımlar. Gizli toplantılar yapar. Bölgenin Türk olduğunu, Türkiye'ye bağlanması gerektiği hususunda faaliyetlerde bulunur.
Bu yazılar Atatürk başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'ni idare edenlerin hoşuna gider. Affedilme taraftarlarıdır. 17 Temmuz 1938'de Af Kanunu yürürlüğe girince Refik Halit'in Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına dönüşü sağlanır.
G. Refik Halit'in Ölümü
Yurt dışında bulunduğu yıllarda, Türk basınını ölüm haberi çevresinde yaptığı şakalar ile hareketlendiren Refik Halit, oğlu Ender Karay'ın anlattığına göre, 1965 yılında ölümle neticelenecek ameliyattan bir gün önce boğaza gidip Ender Beyle eğlenir. İçkili bir lokantada yemek yer ve ölçüsü miktarında da içer. İkinci gün elini kolunu sallayarak hastaneye gider. 18 Temmuz 1965'de ameliyat sonucu ölür.
H. Eserleri
a. Fıkra (Kronik)
Bir İçim Su
Bir Avuç Saçma
İlk Adım
Makyajlı Kadın
Tanrıya Şikayet
Üç Nesil - Üç Hayat
b. Tiyatro
Tiryaki Hasan Paşa ve Kanije Müdafaası
Deli
c. Hatıra
Minelbab İlelmihrab
Bir Ömür Boyunca
ç. Mizah
d. Hikaye
Memleket Hikayeleri
Gurbet Hikayeleri
e. Roman
İstanbul'un İç Yüzü(1918)
Yedizin Kızı (1939)
Çete (1939)
Sürgün (1941)
Anahtar (1947)
Bu Bizim Hayatımız (1950)
Türk Prensesi Nilgün, Mapa Melikesi Nilgün (üç cilt, 1950-1952)
Yer Altında Dünya Var (1953)
Dişi Örümcek (1953)
Bugünün Saraylısı (1954)
Yılın Sevgilisi (1955)
İki Cisimli Kadın (1955)
Kadınlar Tekkesi (1956)
Karlı Dağdaki Ateş (1956)
Dört Yapraklı Yonca (1957)
Sonuncu Kadeh (1965)
Ölümünden sonra yayımlanan romanları
Yüzen Bahçe Ekmek Elden Su Gölden
Ayrıca Ayın On Dördü
Yerini Seven Fidan
* Yazmış olduğum yazı tarafıma aittir. İzinsiz kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır.


Yorumlar
Yorum Gönder