Hikaye: Kılıc Dede


BÜYÜK DEDEMİN HİKAYESİ



   Olay 1955 - 1960 yıllarında Denizli'nin Honaz ilçesinin Alikurt köyünde geçer. Büyük dedemin adı Mustafa lakabı ise Kılıç'tır. 

   Kılıç dede, çalışmayı pek sevmezmiş. Canı sıkıldığı zaman sazını eline alır, doğaçlama türkü söylermiş. Sadece ramazan ayı boyunca davul çalar, maniler söylermiş. Birkaç tane işte de çalışmışlığı olmuş. Fakat çalıştığı her iş en fazla iki ay sürmüş. Sazı ve sözü güzel olduğu için, TRT radyosundan çağrılmış olmasına rağmen Kılıç dede teklifi kabul edememiş.
Eşini genç yaşta kaybetmesi nedeniyle sekiz çocuğunu kimseye emanet edip gidememiş. Karısını çok sevdiği için tekrar evlenmemiş, evlenmeyi düşünmemiş bile.

   Sekiz çocuğa bakmak kolay mı? Çok zor olduğundan ve fazla çalışamadığından zaman zaman evde bazen un, bazen odun, bazen yiyecek kalmıyormuş. Yine odunsuz kaldığı bir gün, kahvede otururken, düşünceye dalmış. 

   Kahveci: ''Derdin ne senin Kılıç dedem?''der. Bunun üzerine:

   Kılıç dede: ''Evde odun kalmadı, çocuklar üşüyor.'' demiş.

   Köye at arabasıyla haftada bir odun satmaya geliyorlarmış. Fakat Kılıç dedenin yeteri kadar odun alacak parası yokmuş. Kahveci ile ikisi kafa kafaya verip bir plan yapmışlar.

   Kahveci: ''İkimiz kavga ediyor gibi yapalım. Sen bağıra bağıra kahveden çık. Oduncunun yanına var.''demiş. 

   Kılıç dede: ''Sonra ne yapacağız?'' demiş.

   Kahveci: ''Sen bir bağır hele, sonra da odunlardan kızarak bana at.'' demiş.

   Kılıç dede, kahveden çıkarken başlamış bağırmaya, sen üç kağıtçısın benim sana on çay borcum vardı sen otuz çay yazmışsın, diye. Bu arada da oduncunun yanına varır.

  Kahveci: ''Sen para vermemek için yalan söylüyorsun. Bana inanmıyorsan peşin iç.'' diyerek kavgayı sürdürmüş.

   Kılıç dede eline bir odun alır, sen benim keyfimin kahyası mısın; sana ne zaman borcum kaldı deyus, der odunlardan kahveye doğru atar. Çok sinirli gözükür, peş peşe üç dört tane odun atar.

   Kahveci: ''Defol git burdan bir daha benim kahveme gelme.'' diye bağırarak odunun sadece bir tanesini geriye atar.

   Bu odun atma olayı bir süre devam eder. Daha sonra Kılıç dede kahveden başka bir yöne doğru bağıra bağıra giderek oradan uzaklaşır. Arka taraftan dolanarak oduncunun
görmeyeceği şekilde kahvenin içine girer. Bakar ki yeterince odun birikmiş. O odunları arka taraftan çıkarıp evine götürür. Önce onları dışarıda parçalara ayırır. Bu arada içeride dört küçük çocuğu soğuk odanın içerisinde yorganın altına girmişler, birbirlerine iyice sokularak ısınmaya çalışıyorlardır. Acele acele sobayı yakar. Çocuklar yorganın altından çıkar ve ısınırlar. Bu olay Kılıç dedenin çok zoruna gitmiştir. 

   Alır sazı eline, hüzünlü bir türkü söyler. Kılıç dedeyi ısıtan, hayata bağlayan türküleri ve çocuklarıdır aslında. Gözlerinden yaşlar süzülerek yanan sobaya bakar, bakar, bakar...






                                                                                                                      Kılıç dedemizin anısına...
                                                                                                                                                   * Ö. O. 

*Yayınlamış olduğum yazının tamamı tarafıma aittir. İzinsiz kullanılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır.

Yorumlar

  1. GÜZEL OLMUŞ BEĞENDİM AMA SANKİ BİRAZ KISA OLMUŞ BİRAZ DAHA SAYFANA YAKIŞIR ŞEKİLDE,TEBRİK EDER BAŞARILARININ DEVAMINI DİLERİM, GÖZLERİNDEN ÖPERİM...

    YanıtlaSil
  2. Adam gibi adam rahmetli dedem.mekânı cennet olsun.. sayfanda yer verdiğin için teşekkürler..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Emine Isınsu'nun Eserleri

Dil Göstergesinin Özellikleri

Dil Bilim ve Dil Bilgisi