Kayıtlar

Refik Halit Karay'ın Hayatı

Resim
A . Aile Çevresi  15 Mart 1988 tarihinde İstanbul'un Beylerbeyi semtinde dünyaya gelmiştir. Babası, Mehmed Halit Bey, o senelerde maliye başveznedarıdır. Babası, Abdülmecid devrinden önce İstanbul'a gelmiş bir ailenin çocuğudur. Refik Halit, babasının Mevlevi olduğunu Deli adlı kitabına aldığı Birinci Dünya Harbi yılları Ankara'sından bahseden yazısında belirtir. Refik Halit'in dayısı İhsan Bey, ''tahsil ve terbiye meraklısı bir zattır, edebi eserler okumak ve okutmaktan zevk alır.'' Refik Halit, İhsan beyden de yararlanmıştır. Yazarın çocukluk ve gençlik yılları yazları Erenköy, kışları ise Şehzadebaşı semtlerinde geçmektedir. Nefise Ruhsar Hanım, ağabeyi, dayısı, amcası onun yetiştiği ile çevresinin değerini, Refik Halit üzerindeki bıraktığı izlenimleri ve yetiştirilme tarzı onun geleceğin yazarı olarak büyümesinde zemin hazırlar. Aristokrat bir çevrede yetişmiş, dil zevkini ve kullanımını bu çevreden almıştır. B. Öğrenim Hay...

ASIK VEYSEL SATIROGLU

Resim
Aşık Veysel Şatıroğlu Güzelliğin on par'etmez Bu bendeki aşk olmasa Eğlenecek yer bulamaz Gönlümdeki köşk olmasa Tabirin sığmaz kaleme Derdin dermandır yareme İsmin yayılmaz aleme Aşklarda meşk olmasa Kim okurdu kim yazardı Bu düğümü kim çözerdi Koyun kurt ile gezerdi Fikri başka başk'olmasa Güzel yüzün görülmezdi Bu aşk bende dirilmezdi Güle kıymet verilmezdi Aşık ve maşuk olmasa Senden aldım bu feryadı Bu imiş dünyanın tadı Anılmazdı Veysel adı O sana aşık olmasa Doğum tarihi: 25 Ekim 1984, Şarkışla Ölüm tarihi: 21 Mart 1973, Sivrialan Etkin yılları: 1899 - 1973 Çocuklar: Bahri Şatıroğlu, Zekine Şatıroğlu, Hayriye Özer, Menekşe Şatıroğlu Süzer, Ahmet Şatıroğlu Eserleri: Uzun İnce Bir Yoldayım, Kara Toprak, Anlatamam Derdimi, Güzelliğin On Par'etmez, Dostlar Beni Hatırlasın, Bir Seher Vaktinde, Benim Sadık Yarim Kara Topraktır, Beni Hor Görme, Çiğdem Der Ki, Ben Giderim Adım Kalır, Ne Ötersin Dertli Dertli, Derdi...

Siir: '' Yalnızlık ''

Yine bir eylül akşamı Güneş ışıklarını çekerken yavaş yavaş Ilık bir esintiyle birlikte Karanlık hüküm sürmeye başladığında Evimin balkonunda yine yapayalnız otururken, Yalnızlığımı unutup, etrafı seyrediyorum. Caddeden bir aşağı bir yukarı, Aralıksız geçip giden arabaların sesleri Parktaki suyun şırıltısı Cırcır böceğinin bitmez tükenmez tiz sesi Çok uzaktan gelen köpeklerin uluma sesleriyle birlikte Yalnızlığımı unutup, etrafı seyrediyorum. Ortalığı gürültüye boğan müziğin sesi İçimi de hüzne boğuyor Ne melet şey şu yalnızlık Müziğin ritmine kapılırken beynimdeki düşünceler İçimdeki sessizliğin ahengine eşlik ediyorken ben Yalnızlığımı unutup, etrafı seyrediyorum. Daha sonra kadın kocasına bağırıyor Ardından avaz avaz bağırıyor çocuk Sesi neredeyse kulaklarımı patlatacak Yoldan grup halinde geçen delikanlılar  Bağıra bağıra şarkı söylerlerken Yalnızlığımı unutup, etrafı seyrediyorum. Hızla gelen arabanın fren sesl...

Hikaye: 'Babamın Bisikleti'

Babamın adı Özer. Denizli Honaz ilçesinin Alikurt köyünde 1965 yılında dünyaya gelmiş. Evin ilk çocuğuydu. Babamın doğduğu gün dedem tarlada çalışmakta idi. Dedeme ilk müjdeyi Enver dayım verir. Dayım koşarak, kan ter içerisinde bağırır: ‘Bir oğlun oldu, müjde!’ Dedem haberi aldıktan sonra demir yolunun kenarındaki çalma demirlerden bir tanesini sökerek, Enver dayıma hediye eder. Şöyle der: ‘Al bu demiri hurdacıya götür, sat, parasıyla dondurma alıp yersin.’  Enver dayım sevinçle uzaklaşır. Günler, haftalar, aylar, yıllar birbirini kovalar. Babam artık beş yaşında yaramaz bir çocuktur. Arkadaşlarıyla dışarıda oyunlar oynamaktan eve gelmek dönmek bile istemez. Babamın oturduğu ev tek bina olup ortadan ikiye bölünmüş. Her iki tarafında da ikişer oda bulunmaktaydı. Her evin giriş kapıları ayrıydı. Bir tarafında babamın dedesiyle babaannesi, diğer tarafında da babam ve ailesi oturuyordu. Babam beş yaşına geldiğinde iki tane de kız kardeşi olmuştur. Dedem ise Afyon De...

Hikaye: 'Aydınlıga Giden Yol' Kısım 2

           Davut’tan bahsetmek gerekirse o yaşadığı yerin köklü ailelerinden birinin ferdiydi. Dört kardeşlerdi. Kendisinden bir yaş küçük erkek kardeşi, iki yaş büyük ablası ve beş yaşında kız kardeşi vardı. Babası kahve işleten, annesi ev hanımı olan gerçek bir dindar kişiliğe sahip Davut ne kadar fiziksel olarak ailesine benzese de ruhen ve inancı sebebiyle onlardan ayrılıyordu. Aslında Davut kimseye benzemeyen, dünyada taklit bile edilemeyen bir kişiliğe sahipti.    Bir gün yakın arkadaşı Nail ile konuşan Davut ona şöyle der: ‘Seni bu hayattan kurtaracağım, ileride çok zengin ve güçlü olacağız.’ Fakat ona hiçbir inancından ve düşüncesinden bahsetmiyordu. Aslında bunun sebebi bir ailesinin, iki kızının olmasıydı. Onu zarar görmemesi için bu olayların dışında tutması gerekiyordu. Ta ki aydınlanmış olanların tahtlarına çıkana kadar. Bir gün Nail Davut’a : ‘Kardeşim biz ne zaman güçlü ve zengin olacağız?’    D: ‘Tanrı zengin...

Hayatın Icinden

Duygunun en çok istediği şeylerden birisiydi öğretmen olmak. Henüz lise üçe gidiyordu. Çok hırslıydı. Gireceği sınav için çalışıp duruyordu. Hiç duraksamadan çalışıyor, çalışıyor, çalışıyordu… Tatlı mı tatlı bir annesi ve bir   o kadar da neşeli bir babası vardı. Bir de ablası vardı. Aile hayatı, bu şekildeydi. Duygu, kıvırcık uzun saçlı, orta boylu bir kızdı. Kimseye karışmaz, sessiz sakindi. Çevresini itinayla seçerdi.   Hayatında her şey yolundaydı aslında. Bütün bunlara rağmen Duygu yalnızdı. Arkadaş çevresi farklı bir okula başladığı için yok denecek kadar azdı. Seçici oluşu da eklenince miktar azalıyordu. Zamanla her şey yoluna girdi. Çevresinde sevdiği pek çok arkadaşı vardı artık. Fakat yine de mutlu değildi. Kendini yapayalnız hissediyordu. Bir gün yine aynı o düz yoldan okula yürüye yürüye gidiyordu. Yürüdükçe arkadaşlarıyla karşılaşıyor, birlikte devam ediyorlardı. Fakat o gün birini gördü. Uzun boylu, esmer tenli. Fakat söz vermişti yalnızca dersleri il...

Dil Göstergesinin Özellikleri

1. Göstergenin Nedensizliği İlkesi Gösterilenin gösterene bağlayan hiçbir ilişkiye dayanmaz. Başka bir deyişle dil göstergesinin gerçeklik kazandığı ses dizisiyle ilettiği anlam arasında hiçbir nedenlilik ilişkisi yoktur. Yani B.A.L.I.K kelimesiyle yüzgeçleri olan ve sadece suda yaşayan canlı arasında hiçbir ilişki yoktur. Dilsel ya da dil dışı her gösterge bir uzlaşma ürünüdür. Gösterge bir dilsel topluluğun üyeleri arasında genellikle örtük bir biçimde var olan anlaşmaya varmışlardır. Örtük bir uzlaşmadır. Gösteren ile gönderge arasında benzerlik ilişkisi kimi zaman rastlantısaldır. Kimi zaman da konuşan özne tarafından isteyerek yaratılır. Gerçek seslere öykünerek yaratılmış olan yansıma sözcükler göndergeyi yani nesneyi gösterene yaklaştırabilir. Karga Fransızcada kroa, bizde gaktır. Karganın çıkardığı ses yansımadır. 2. Göstergelerin Çizgisellik İlkesi İnsan dilinin gösteren düzlemindeki çizgisellik özelliği ses olarak gerçekleşmesinden ileri gelir. Herhangi bir göst...